31 Ağustos 2015 Pazartesi


Kadınlar İlgisini Nasıl Belli Eder?



Kadınlar Hakkında İpuçları



Göz kırpma hızının artması: Göz kırpışının hızlanması, uyarıcı nöro-kimyasal dopaminin beyin tarafından salınmasıyla ortaya çıkan duygusal coşkunun yansımasıdır.

Yüz kızarması: Kulakların üstlerinden, yüzün tamamına dek yüzdeki kızıl renk tonu, partnerinizin sempatik sinir sisteminin işe karıştığının göstergesidir.

Bukalemun etkisi: Vücut hareketlerinin taklit edilmesi partnerinizin gerçekten de sizin dalga boyunuzda olduğunu gösterir.


Saçları düzeltmek: Kendine çeki düzen verme ile ilgili jestler, 'İlgileniyorum' manasına gelir.

Niyet işareti: Tesadüf eseri masanın üstünde size doğru uzatılan bir kol, dokunma isteğinin işaretidir.

Öne eğilme: İnsanlar her zaman en önemli buldukları şeye ya da kişiye doğru eğilirler; buna yönelme refleksi diyoruz.

Kocaman gözler: Partnerinizin merkezi sinir sistemi uyarıldığında göz kapaklarının istemsiz visseral kasları gözlerini normalden daha yuvarlak bir hale getirir.

Sarkmış çene: Bütün ilgiyi ele geçirdiğinizde, partnerinizin dudakları görünür bir şekilde aralanır. Sarkmış bir çene biraz daha yaklaşmanız için bir işarettir.

Bakışların kesişmesi: Partnerinizin sizin görüş alanınız içerisinde sürekli aşağı yukarı göz
gezdirmesi göz teması kurmayı arzuladığını gösterir."


Tepki yok: Dikkat çekme davetleriniz tamamen görmezden gelinirse kur yapmanın en cesaret kırıcı işaretini almış olursunuz.

Donma: Durgun bir vücut tepkisiz gibi görünse de umursamazlık yerine utangaçlık sinyali veriyordur. Tüm yetişkin nüfusunun yüzde ellisini oluşturan utangaç kişilerin nazik vücut dili, kendilerini olduğundan daha az yaklaşılabilir gibi gösterir.

Soğuk muamele: Başka bir yöne doğru umursamazca dönmek, 'beni rahatsız etme' manasına gelir. Dudakların sıkıştırılması: Sıkıştırılmış dudaklar partnerinizin size kur yapacak bir ruh durumunda olmadığı izlenimi uyandırır."









http://ask-iliskiler.mahmure.com/dan alıntı yapılmıştır

28 Ağustos 2015 Cuma

Cemal Süreya'dan Kadınlar üzerine;

NEHİRLER BOYUNCA KADINLAR GÖRDÜM

Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar
Hepsine yüzer kere rastladım en azdan
Umutsuz sevdalara tutulmak onlarda
Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda
Verdi mi adama her şeylerini verirler
Ben gördüm ne gördümse kadınlarda
Porsuk nehrinin geçtiği

Kızılırmak parça parça olasın
Bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı
Taş toprak arasında türküler arasında
Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan
Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı
Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını

Dicle kıyılarına tiren varınca
Büyük bir gökyüzü git allahım git
Genel olarak önce kaşları görünür

Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında
Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar
Gül kurusu

Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete
Siz de görürsünüz bunları kadınlarda
Ödevleri yenilmek olan hep
Bıçakla kemik arasında
Susmakla ağlamak arasında
Yenilmek
Kadınlar


(1955)
(Üvercinka)
Cemal SÜREYA

27 Ağustos 2015 Perşembe

   


Kadınlar Çiçektir



Kadınların duyuları erkeklerinkinden fazla gelişmiştir!
❀ ❁ ❃ ❋✽ ✾ ✿ ❀


 İnsan vücudundaki en büyük organ, 2 m² ile deridir. Derinin yüzeyinde, çeşitli bölgelere dağılmış olarak, acıyı algılayan 2.800.000, işi algılayan 200.000 ve temas algılayan 500.000 sinir ucu bulunmaktadır. Doğumdan itibaren kız çocuklar, dokunma ve okşamalara karşı, erkek çocuklardan çok daha hassastırlar. Yetişkin yaşlarda ise kadın, dokunma ve okşamalara karşı erkekten en az on misli daha duyarlıdır.
Kadının derisi erkeğinkinden daha ince olup deri yüzeyinin hemen altında bir yağ tabakası taşır. Bu yağ tabakası kadınlara, kışın soğuğa karşı ek bir koruma sağlar.
   
İnsanlarda dokunulmak arzusu uyandıran hormon Oksitosin’dir. Dokunma ve okşamalara erkeklerden en az on kez daha duyarlı olan kadınların, erkeklerine, çocuklarına ve arkadaşlarına dokunmak ve onları kucaklamak arzularının çok gelişmiş olması doğaldır. Yapılan psikiyatrik araştırmalar göstermiştir ki; stres altına sokulan erkekler her türlü fiziksel temastan sakınıp kendi dünyalarına çekilmeyi tercih ederler. Aynı araştırmalara katılan kadınların yarısından fazlası, stres durumunda, kendiliklerinden erkeklerine sokulma yolunu seçmişlerdir ve bu davranış tercihleri seksüel bir amaç taşımayıp yalnızca fiziksel yakınlığa yönelik kalmıştır.
   
Eşi tarafından kızdırılan bir kadının öfkeyle: “Dokunma bana !” dediğini bir çok erkek yaşamıştır hiç şüphesiz. Bundan ne öğreniyoruz ? Sevgili erkekler; eşinizin gözüne girmek istiyorsanız ona sıkça dokunmakta cimri davranmayın (cinsel temalı dokunmalardan söz etmediğimizi, bilmem eklememize gerek var mı!).

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Erkeklere Tavsiyeler ( kadınlar okumasın)

Erkeklere Tavsiyeler (Lütfen!..Bu yazıyı kadınlar okumasın) bölümünü görünce dev hizmet yaparak girip kapıverdim konuyu :D


1- İkebena, feng shui ve tai chi`nin ne olduğunu bilmelisiniz. İkebena Japonlar` ın çiçek düzenleme sanatıdır. Fenf shui de bir çeşit ev düzenleme sanatıdır.Evin kapısının yönü, yatağın prize göre konumu,çeşitli aksesuarların kullanımı hep feng shui`nin alanına girer. Hemen örnek vereyim: Feng shui`ye göre, sifonu çekerken klozetin kapağını kapatmalısınız, yoksa suyla birlikte sizin enerjiniz ve paranız da gider. Kapının hemen arkasına bir zil yada rüzgar çanı takarak kötü düşünceli insanların size zarar vermesini engellemiş olursunuz. Kafasında kötülük olan biri, evinizden içeri girdiğinde zilin ya da çanın sesini duyar ve dikkati dağılır, böylece size zarar veremez. Tai chi ise, Çinlilerin sabahları güneşin doğuşunu karşılamak için parklarda, açık alanlarda yaptıkları hareketlerden oluşan bir Uzakdoğu sporudur. Vücutta ki enerji noktalarını doğru kullanmayı, gücü doğru yöne akıtmayı ve günlük hayatta çalışmayan kas gruplarını ve kemikleri çalıştırmayı amaçlayan tai chi, dövüş sanatının da en yumuşak ve en ustalıklı örneklerinden biridir. (Uzak doğu kültürü merakımdan) 
2- Yazı tura atarken yazıyı tercih etmelisiniz. Tura yüzü, yazı yüzünden azıcık daha ağırdır; bu nedenle yazı yüzünün gelme olasılığı daha yüksektir. (iddiaya girme merakımdan edindiğim tecrübelerimden)
 3- Daha büyük balık yakalamak için oltanızı derin sulara değil, kıyıya yakın yerlere atın. Nehrin ortasında akıntı, kıyıya oranla dört kat daha güçlü ve hızlıdır. Su ne kadar hızlı akarsa,yüzen balık da o kadar küçük olur. Büyük balıklar genellikle kıyıya yakın sularda yüzmeyi severler. Köy tecrübelerimden)
 4- Doğadasınız, su kaynağına hala çok uzaktasınız, susadınız. susuzluğunuzu gidermek için ağzınıza küçük bir taş atın. Böylece tükürük salgısını harekete geçirerek ağzınızın kuruluğundan kurtulabilirsiniz. (Uzun yayla yolları tecrübelerimden) 
5- Diğer dillerde de bir kadına “Çok Güzelsin” demeyi öğrenmelisiniz. İspanyolca: Usted es hermosa Portekizce: Voce e bonita Fransızca: Vous etes belle İtalyanca: Siesta bella Almanca: Sie sind schön (Laf ve bilgi var icraat yok. Bu kelimeyi 15 ayrı dilde yazıp söyleyebilirim) 
6- Clint Eastwood` un üç spagetti filmlerinin adlarını öğrenmelisiniz. Fistful of Dollars (Bir Avuç Dolar), For A Few Dollars More (Birkaç Dolar İçin) The Good, The Bad and The Ugly (İyi , Kötü ve Çirkin). Bu filmlere “spagetti western” denilmesinin sebebi; yönetmenin Sergio Leone olmasıdır. (merak ilmin hocasıdır) 
7- Çikolata, köpeklerin kalplerine zararlıdır. İki lokmalık gofret bile küçük bir köpeğin ölümüne sebep olabilir. (sizinkinden geçtik sevgilinizin köpeğinin hayatıyla oynamayın) 
8- Kazağınızı asla pantolonunuzun içine sokmayın. (bir hanımefendi çok kötü durduğunu söylemişti)
 9-Asla ayakkabınızın arkasına basmayın. (Karizma değil kazma bir görünüm oluyormuş) 
10- Çizgili gömlek ve kareli ceket giyebilir, desenli kravat takabilirsiniz ama üçünü asla aynı anda yapmayın. (yüzünüze bir şey söylenmeyebilir ama arkanızdan konuşuyorlar) 
11- Saçınızı uzatabilirsiniz, bıyık bırakabilirsiniz ve pembe gömlek giyebilirsiniz ama asla hepsini aynı anda yapmayın. (elin ağzı torba değil ki büzesiniz) 
12- Karpuz seçerken, karpuzun üstünü ve altını parmaklamayı bırakın, rengine bakın. Olgun ve lezzetli karpuzların üzerindeki koyu çizgiler, açık çizgilerden daha kalındır. Karpuzun dışı ne kadar koyu renkliyse, içi de o kadar kırmızı ve lezzetlidir. Karpuz seçmenin bir yolu daha var. Bıçağı alıp karpuzu ikiye bölün, bir parça kesip tadına bakın. Güzel mi? (kestiğinizde farklı çıkarsa karpuzlarında iki yüzlü olmaya başladığını düşünün) 
13- Bifteğinizin pişip pişmediğini, bifteği kesmeden anlayabilmelisiniz. Bunun en kolay yolu, bifteği parmaklamaktır. Başparmağınızı, sanki parmak izinizi çıkarmak için mürekkep ıstampasına bastırır gibi, etin üzerine hafifçe bastırın. Diğer elinizle de başınıza dokunun ve sertliklerini karşılaştırın. İyi pişmiş bir biftek alnınız kadar, orta sertlikteki bir biftek çeneniz kadar, az pişmiş bir biftek de burnunuzun ucu kadar sert olmalı. (bir deneyin olmazsa bir daha konuşuruz) 
14- Dünyanın zirvesinin 8848 metre yüksekliğindeki Everest olduğunu bilmelisiniz. Eğer daha yüksek olsaydı, zirveye astronotlar gibi giyinip tırmanmak gerekirdi. 11 bin metre yükseklikte, yüzde 100 saf oksijen solumak bile, canlı kalmanızı sağlayamaz. Çünkü o yükseklikteki son derece alçak hava basıncı,bitrojn baloncuklarının kana karışmasına yol açar ve bu da, dalgıçlarının vurgun adını verdikleri olaya sebep olur. Sonuç, emboli ve ölümdür. (dağcılık tecrübelerim ve eğitimimden) 
15- Normalde 100 bin tel saçımız vardır. Her gün 25 – 125 arası saç teli kaybolur. (kel olma korkumdan dolayı araştırmalarımdan) 
16- Kıtalar yılda 2 cm hareket eder. (dönek dünya yerinde duramıyor her tarafı oynuyor) 
17-İnsan beyni, içerdiği 100 milyar nöronla evrende bilinen en karmaşık şeydir. Beyinde ayrıca 500 milyar destek hücresi bulunur. (35 yıldır aynı motoru çalıştırmaktan öğrendiğim şey) 
18- Bulutsuz bir gecede, ideal şartlarda, çıplak gözle 4 bin yıldız görebilirsiniz. (Ahıska gecelerine olan sevdamdan) 
19- Vücudumuzda 7.5 metre uzunluğunda ince bağırsak, 1.5 metre uzunluğunda da kalın bağırsak bulunmaktadır.. (biliyor olmanız bir işinize yaramayacaktır, ama bilmenizin de zararı olmaz) 
20- Oltaya iğne takmanın kolay yolu misinanın ucunu kıvırıp düğüm yapın. Misinanın çift katlı ucunu, kancanın deliğine sokun. Kancayı misinanın içine geçirin. Misinayı yukarı çekerek düğümü sıkılaştırın. (Koray’dan öğrenmiştim)
 21- Kaptanlar, nikah kıyamaz… Kıyılması geminin uluslararası sularda olduğu düşünüldüğünde mantıklı görünebilir; ama doğru değil. Birçok ülkenin donanma kurallarına göre, gemi kaptanlarının insanları evlendirmesi yasaktır. (nikahımı okyanusun ortasında kıydırma hayalimden hani kızın vazgeçme şansı olmasın diye) 
22- İnsan öldükten sonra saç, sakal ve tırnaklarının uzadığı sanılır fakat derisi çekildiğinden uzamış gibi görünür. İnsan beyni son derece gelişmiş olduğu için, belirli işler adına, belirli bölgeler çalışır fakat gün boyunca beynimizin tamamı kullanılır. (kendi beynimden biliyorum)
 23- İnsanın ne kadar çabuk kel kalacağı ya da ne kadar kıllı olacağı tamamen genlerine bağlıdır. Yani tıraş etmenin ya da kesmenin herhangi bir etkisi yoktur. (kellik takıntımdan dolayı)
 24- Einstein iyi bir öğrenciydi.. söylenenlerin aksine 11 yaşındayken üniversite düzeyinde fizik öğrenmişti. Küçük bir çocukken bile Yunanca ve Latince biliyordu. 
25- Bir erkek olarak mutlaka otomobillerden anlamalısınız. Araba lastiği değiştirmeyi öğrenmekle işe başlayabilirsiniz. El frenini çekiniz, Krikoyu yerine yerleştirin ve otomobili lastik boşta kalacak şekilde havaya kaldırın. Bijon anahtarlarıyla bijonları çapraz şekilde gevşetin. Hepsini gevşettikten sonra bijonları deliklerinden çıkartın. Bijonları güvenli bir yere koyun ki kaybolmasınlar. Yedek lastiğimizi alın ve otomobilin ve lastiğin bijon delikleri üst üste gelecek şekilde yerleştirin. Bir bijonu hafifçe gevşek bırakın. Sonra yine çapraz şekilde diğer bijonları da yerleştirin. Bütün bijonları sıkılaştırın.Krikoyla otomobilinizi indirin. İşlem tamam… (yolda kalınca mecburen öğreniyorsunuz)
 26- Ütü izi olmayan pantolonlarınızı tersten ütülemeniz gerekir. Böylece kumaşın parlamasını engellersiniz. (yılların tecrübesi)
 27- Dört çekerle difransiyelin farklı şeyler olduğunu bilmelisiniz. Lada Niva, Land Rover gibi araçlar zaten hep dört çekerdir. Bozuk arazide difransiyel kilidini devreye sokmanız, aracı İki çekerden dört çekere geçirmeniz anlamına gelmez, çünkü araç üretildiği andan itibaren dört çekerdir. (zenginin dört çekeri benim beynimi yoruyor)
 28- Osmanlı Sultanlarından Fatih Sultan Mehmet`in iyi bir şair olduğunu (Avni), III. Selim`in de iyi bir bestekar olduğunu bilmelisiniz. (şairliğim ve araştırmacı kişiliğimden) 
29- Profesyonel bir masör kadar olmasa da basit masaj tekniklerini bilmelisiniz. Omuzları ya da deriyi mıncıklamak, masaj değildir. Doğru dürüst masaj yapabilmek için başparmaklarınızla omuzlarda ve omurganın iki yanında basınç uygulamalısınız. Masaj yaparken ellerinizi mümkün olduğu kadar çok açmalı, böylece masaj yapacağınız bölgeyi genişletmelisiniz. Sırt derisini baş ve işaret parmaklarınızın arasında kaydırarak belden omuzlara doğru düz çizgi halinde ilerleyin. Omuzlarda “piyano” adı verilen hareketi yapın, yani parmaklarınızın uçlarını sanki tuşları çok sert olan bir piyanoyu çalıyormuş gibi kasların üzerinde gezdirin. İki elinizin başparmaklarını ense üzerinde yan yana getirin ve yavaşça açarak aşağıya doğru inin. Genellikle kaburga kemiğiyle omurga arasında kalan bölgede kulunç oluşur,kulunçları gevşetmek için dirseklerinizi kullanabilirsiniz. Bunun için dirseğinizi kaburga kemiğinin sone erdiği noktanın biraz üstüne yerleştirin ve dairesel hareketlerle hafifçe bastırın. Sakın abartmayın, masaj yaptığınız insanın canını yakabilirsiniz. (Sporculuğum ve yar hayallerimden) 
30- Gece atıştırmaları ya da muhteşem kahvaltılar için buzdolabınızda mutlaka somon, dil peyniri, mayonez ve turşu zeytin bulundurmalısınız. Buna kimyonlu peynir veya limon da ekleyebilirsiniz. (tecrübeyle sabittir) 
31- Ayın son gününde bile en az 50 Ytl olmalı. kız arkadaşınıza, bugün değil yarın olsun diyemiyorsunuz… (tecrübeyle sabittir) 
32- Yalnızca başkalarına güzel görünmek için değil kendi sağlığınız içinde vücut temizliğine özen göstermeniz gerekli. Haftada en az 4 kez yıkanmalı, tırnaklarınızı düzenli olarak kesmeli, dişlerinizi her gün fırçalamalısınız. (başkaları bunları yapmayınca ben rahatsız oluyorsam,ben yapmayınca da başkaları olacaktır.)
 33- Nemlendirici, temizleyici losyon gibi cilt bakım ürünlerinin sadece kadınlar için üretilmediğini öğrenmelisiniz. Traştan sonra limon kolonyası devri kapanalı çok oldu. Artık hava kirliliği, güneşin zararlı ışınları, çalıştığımız ofislerin bozuk havalandırma sistemleri, barlardaki ve restoranlardaki bol sigara dumanı cildimize gitgide daha çok zarar vermeye başladı. Kokoş olun demiyorum, ama cildinizin yıpranmasını istemiyorsanız,kendinize bakım yaptırmalısınız. (Ben bunları sonradan öğrendim. Hatta bir bayan ”yavrucuğum senin ter bezlerin yok mu? ” demişti. Cehalet işte ne olacak.) 34. Duş sabunu yerine, duş jeli kullanmayı deneyin.. hem koku seçeneği daha çok, hem de daha keyifli oluyor. (35 yaşımda öğrendim) 
35. Ev işlerini ve yemek yapmasını öğrenin. Eşiniz toz alırken siz evi süpürgeyle süpürün. Bunu öğrenirken hayatınıza girecek hayatı sizinle paylaşacak insana yardım ve hizmet amaçlı yapın. sevdiğiniz insana hizmet etmenin hazzı başkadır. (Bir aşçıdan bu amaçla 4 hafta eğitim aldım tabi bu sürede bulaşık yıkamasını öğreniyorsunuz) 
36. Bir erkek olarak evin yeni yıkanmış perdelerini zaman kaybetmeden takın. 
a- perde kuruduktan sonra takılırsa kırışıklıkları ütülemek gerekiyor.
b- hayatınızdaki kadın sizin daha sonranızı beklemeden takacaktır. Ona eziyet etmeyin ve üşünmeden o istediği an takın. (Bu hareketinizin karşılığı size kısa bir öpücük, eline sağlık hayatım, aşkım seni çok seviyorum, ne kadar düşüncelisin, ne iyi ki varsın vb. gibi sözcüklerle birlikte çok tatlı bir gülümsemeyle geri dönecektir bence değer) 
37. Eşiniz mutfakta sizin için bir şeyler hazırlarken seyrettiğiniz televizyonu kapatıp eşinize yardıma koşun.. elin Angelina Jolie ‘ sini seyredeceğinize kendi meleğinize yardım ederken yanınızdaki insanın daha güzel olduğunu göreceksiniz. (deneyin farkı anlayacaksınız) 
38. Yanınızdaki insanla susarak veya aşağılayarak değil, konuşarak ve iltifat ederek anlaşmayı deneyin. (mutluluk burada ayrıntıda saklıdır) 
39. Sevdiğiniz insanın aşağıdaki maddeleri yapması için gerekli ısrarı yapın
a-Yalın ayak yere basma 
b-Yataktan kalktığında üzerine muhakkak bir şey al
c-Sigara içme
d-Duştan çıkınca omuzlarına havlu at (ıslak saçlar omuzlarının tutulmasına sebep olur) 
e-Saçlarını kuruturken saç kurutma makinasını hem yakın hem de fazla tutma İster geyik yapmış deyin, ister tecrübe aktarımı… Yazdım bile 
41. Kadın konuşkandır. O sebeple seçerken ya az konuşanını seçin ya da bilge olanını ki konuştukları çabuk bitmesin. Bilgisini çabuk tüketen kadın başa sarar ve dayanılmaz olur. (Yakın çevremden biliyorum)
 42. Çoraplarınızı çıkarmasını bilin. Her zaman ayağınızda durması gerekmez yahut çıkarmanız gerektiği zamanlarında olduğunu bilin. (Zeynep’ten öğrendiğim) 
43. Kitap okuyan kadını seçin, televizyon seyreden kadını değil. (Kitapların bana kattığı) 
44. Arkadaşının doğum gününe gittiğinin akabinde duygularını anlatan kadından vazgeçmeyin eğer mekanı anlatıyorsa o kadını terk edin. (Arkadaşının doğum gününe gönderdiği hanımının geldikten sonra çıkardığı masraflardan bıkıp telefonlarını kapatan Mustafa’dan öğrendiğim) 
45. Fazlasını anlatan değil eksiğini telafi etme bilincinde olanı seçin. (Bilmem neremi çok beğeniyorlar diyen Yasemin’den öğrendiğim) 
46. Kadınlar tıpkı kaplar gibidirler. Kiminin için olması gerekenle doludur kimisinin içi boş hava doludur. Boş olanı eğer kapağı açıksa yani bir şeyler almaya müsaitse seçin hem boş hem de kapağı kapalıysa sizin ona katacağınız bir değerin olmadığını düşünüyordur kaçın. (Her şeyi bildiğini zanneden, öğrenmeye kapalı hanım şairlerden öğrendiğim) 47. Düşünen ve düşündüğünü süzgeçten geçirdikten sonra söyleyen kadını seçin. Düşünmeden konuşan çam devirir. (Ben böyleyim deyip ağzına geleni söyleyen dostlarımdan öğrendiğim) 
48. Asaleti ende boyda olanı değil. Gende soyda olanı seçin. (35 yaşında bir çok güzelliğini yitiren ama bir zamanlar sınıfın en güzel kızı diye seçilen üniversite arkadaşımdan öğrendiğim) 
49. Vücudunuza sevgilinizin adının yazıldığı dövme yaptırmayın. İnsanların duygularının nereye akacağı belli değil. (Vücuduna sevdiğinin adını dövme yaptırdıktan sonra ayrılmak zorunda kalan ama şimdilerde evlendiği hanımla her gece kavgalar yaşadığını söyleyen İbrahim’den öğrendiğim) 
50.Sürekli ben diyen dostlarınızı terk edin. Çünkü onların sizi düşünme ve dert etme gibi dertleri yoktur. Biz diyen dostlarınızı tercih edin. (Arkadaşlarımdan öğrendiğim) 
51. Her şeyinizi herkese söylemeyin ve evlendikten sonra sizi sürekli gizli numaradan arayan eski arkadaşınızı ciddiye alıp dert etmeyin. Arar anlatırsa dinleyin, sorarsa cevaplayın ama ona yokluğu fark edilmeyecek kadar değer verin ve bağımlı kalmayın. (Ayşe’den öğrendiğim)
 52. Sürekli kadınlardan veya sürekli erkeklerden bahseden arkadaşlarınızla olan ilişkilerinizi gözden geçirin. (Orhan’dan öğrendiğim)
 53. Bir arkadaşınızın sizi unutmasını istemiyorsanız ondan borç alın. Borç almanızın sebebini çaresizlik olarak algılamayacağı için sizi hiç unutmayacağı gibi cömertliğini diline dolayacak kadar irtifa kaybedecektir. O zaman borcunuzu ödeyin ve onu Allah’a havale edin. (Yaşadıklarımdan öğrendiğim)
 54. Dostlarını eşinden saklayan ve sizin yanınızda olduğunu eşinden saklayan kadından uzak durun. Eninde sonunda size de bir darbe vuracaktır. (Naz’dan öğrendiğim) 55. Kadının iffetsizine vesika verdikleri için onun onu tanımanız uzun sürmeyecektir. Siz asıl erkeğin Fahişesine dikkat edin. Kadınlarla çok konuşur, her kadınla konuşur, çok laf taşır (Yaşadıklarımdan öğrendiğim)
 56. Sizin en dertli anınızda bile “boş ver be abi” diyerek de olsa sizi teselli edebilen, dinleyebilen kadim dostlar edinin. 57. Hatanızı itiraf edecek kadar erdemli olun ama aynı hatada ısrar etmek gibi bir aptallığı yapmayın. (Sadi Şirazi’den okuduğum) 
58. Paranız yoksa uzaktan aşık olun. (Ntv’de kameraman olan arkadaşımdan öğrendiğim)
 59. Akıllı düşmanınız olsun boş konuşan içi boş dostunuz olacağına 
60. Aynaya baktığında kendisini gören ile başkalarının anlattıklarıyla kendisini bir şey sananı ayırt etmesini bilin. (Kendisini en iyi sanan bir arkadaşımdan öğrendiğim)
 61. Sevdadan yorulmak diye bir ifade ve yorulma şeklinin var olduğunu unutmayın(Zeynep’ten öğrendiğim) 
62. Karşılık beklemeden adam gibi sevebilen birileri de olabileceğini unutmayın (Zeynep’ten öğrendiğim)
 63. Akşamdan planladığınız şeyin siparişini sabah verin çünkü hayatınızdaki kadının fikri akşamdan sabaha değişecektir. (Annem ve çok sevdiğim bir bayandan öğrendiğim) 
64. Her aklına geleni söyleyenin size katacağı tek şey vardır o da tereddüt. (Tecrübelerimden) 
65. Sürekli eski eşinden veya sevgilisinden bahseden bir arkadaşınız varsa o eskiye nur yağacağını bilin ve boşa zaman kaybetmeyin. (Yaşadıklarımdan öğrendiğim)
 66. Akşamdan alınan duş eş içindir, sabahtan alınan duş iş içindir. (Hafta da bir kez duş alan Ahmet’ten öğrendiğim) 67. Sevdiğinizin hatırına bile olsa sevmediğiniz ortamlarda bulunmayın. Yoksa mutsuz olursunuz. (Boş fedakarlıklardan bahseden bir kadından öğrendiğim) 
68. Gözleri açık öpüşen kadından korkun. (Çok sevdiğim Zeynep’ten öğrendiğim)
 69. Telefonda saatlerce her şeyi konuşmak ancak gelecekteki birlikteliğinizden harcamaktan başka şey değildir. (Yaşadıklarımdan öğrendiğim)
 70. Cahille ne kadar az konuşursanız dostluğunuz o kadar uzun sürer. (Yaşadıklarımdan öğrendiğim)
 71. Sizin öğrettiklerinizle size bilgelik taslayanları hatırınızdan çıkarmayın. (Mesleğime dair birçok şeyi öğrettiğim sonra da biliyormuş gibi davranan eski bir dosttan öğrendiğim)
 72. Mutfak tezgahında yıkanmayı bekleyen bulaşıklar için vakit kaybetmeden yıkamaya başlayın. Hem hayat arkadaşınız mutlu olacaktır hem de siz. ( Düzenli yaşamaktan öğrendiğim) 
73. Birileri bir şeyin sembolü yapmışlar diye renklere ve desenlere uzak durmayın. (Giydiklerimle mutlu olmayı öğrendiğim zaman) 
74. “Ben böyleyim” diyene değil sizin öyle olduğunu gördüğünüze inanın. (Çok iffetliyim diyen bir arkadaşımın hayata aktardığı yaşam şeklinden öğrendiğim)






http://yurthaber.mynet.com/

25 Ağustos 2015 Salı

Açıkçası bir kelimesine bile katılmadığım fakat Milliyette yayınlanan bu makalenin olumlu olumsuz yanlarını okuyarak objektif bir şekilde değerlendirmesini ayrıca bu yazıya verilen bazı yorumları paylaşmak istiyorum


KADINLARI MUTLU ETMEK NEDEN MÜMKÜN DEĞİL?


Sosyal paylaşım sitelerinde bir bayan arkadaşımın ‘Ben Erkek Olsaydım’ diye paylaşımını okudum.
Evet, gerçekten bir erkek için çok zor olmayan, küçük ama kadınları çok mutlu edecek davranışları, incelikleri, erkeklerin kaybetmiş oldukları romantizmi hatırlatan, yüzlerine vuran bir yazı olmuş.
Yazıyı okuduktan sonra düşündüm.Gerçekten bunları yapmak bir kadını mutlu etmeye yeter mi?
Bu soruya hiç tereddüt etmeden verdiğim cevap kesinlikle ‘hayır’.
Belki çok kaba, saygısızca davranışlar içinde bulunan erkekler azımsanmayacak kadar çoktur, buna bir itirazımız olamaz ama şu da bir gerçek ki bu paylaşımda vurgulanan düşünceli, kibar ve sevgi dolu davranışları elinden geldiğince yapan ve yapmaya çalışan birçok erkek var.
Acaba; bu şekilde davranan erkeklerin kaç tanesi bu yaptığı kibar ve romantizm dolu davranışların karşılığında saygı ve minnet görüyor? Maalesef gerçek bu…
‘Kaba, kuralcı, sert, duygusuz, kibar ve romantik olmayan’ olarak nitelenen birçok erkek dahi kadınlara nazaran daha hoşgörülü, esnek ve çözüm odaklı düşünmekte ve hareket etmektedir; çünkü amaçları mutlu olmaktır, küçük şeylerle yetinebilir ve haz alabilirler.
Bir kadınla yaşayabileceğiniz en mutlu dönem sadece flört dönemidir; çünkü kadınların mutluluğu kelebeğin ömrü kadardır, bunun bilimsel açıklaması da genetik geçmişimizde saklıdır.
O nedenle flört dönemi dışında bir kadını duygusal olarak memnun etmek, mutlu etmek istisnalar dışında neredeyse mümkün değildir.
Hayatımda başından birçok evlilik geçmiş, ilişkiler yaşamış ve her seferinde mutsuz olmuş; sözde mutluluğa aç, mutluluğun kıymetini bilebilecek olgunlukta kadınlar tanıdım.
Ama iş duygusallığa, aşka, beklentilere, tahammülsüzlüğe, hoşgörüsüzlüğe, bencilliğe gelince bütün kadınlar aynı frekansta hareket etmeye başlıyor.
Büyük üstat Freud’ un dediği gibi ‘Kadınları anlamak için, bir labirenti düz yola çevirmek gerekir.’
Freud’un lafının üstüne laf söylemek bize düşmez…
Ama kadınları anlamak, memnun ve mutlu etmek diye bir şeyin olmadığını unutmayın yeter…

Psikolog Bekir Fehmi Örmeci



Yanıt: KADINLARI MUTLU ETMEK NEDEN MÜMKÜN DEĞİL? 1 hafta önce (permalink)

Buradaki konu Türk kadinlari için yazildiğini saniyorum
aşşaği yukari 15 ülke dolaştim asya ve avrupa kadinlari
kendileri ile çok barişik. Bu yüzden de zaten kendi içlerinde
mutlu olduklari için onlari daha da mutlu etmeye çalişmiyorsunuz onlar size mutluluk ve pozitiflik aşiliyorlar.
Budist toplumlar özellikle kadinlari saygi ve sevgide el üstünde tuttuğu için genellemeyi ülkede bazli olmasi gerektiğini düşünüyorum.
Kadin ile erkek cinsiyetinin çok büyük farklilik gösteren ülkemiz eğitim seviyesi yüzünden de bu iki cinsiyeti bir türlü eşitleyemiyoruz.



Yanıt: KADINLARI MUTLU ETMEK NEDEN MÜMKÜN DEĞİL? 1 hafta önce (permalink)

Toplumumuzda hiç sex yapmadan hayat ve sex partneri olan kocasini secme zorunluluğunda olan bir kadinin ;
ilk sex deneyimini kocasinin bildiği kadar öğrenenen ve
toplumun yüklemiş olduğu namus ağirliğini tüm omuzlarinda hisseden ,cinsel , duygusal ve ruhsal konularinda kocasinin tatmin edebildiği kadar
tatmin olmak zorunluluğunda olan bir kadin nasil mutlu olabilir diye sorsam ?

Kadindan beklenen bakirelik ama kaç erkek bakir olarak evlenmeyi kabul eder ?

Toplumumuzda kadinlarimizin eşleri yada partnerlerinden beklentilerinin
% 40 si bile karşilanmadiğina eminim.
% 60 lik bölümünüde kadinlarimiz kendini kandirarak dolduruyor

Bence Kadinlari mutlu edebilen erkek yoktur. Varsa da orani düşüktür.

KADINLARI MUTLU ETMENİN EN KESTİRME YOLU EMPATİ KURMAKTIR.




http://forum-pembenar.milliyet.com.tr/den alınmıştır

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Kadınların ilişki ve aşka bakış açılarına bir bakın derim

Aşkın Evriminin Psikolojik Temelleri

Eşleşme hakkında çarpıcı sonuçlar veren bir çalışmada, kadın ve erkek işbirlikçiler karşı cinsten yabancılara yaklaşmışlar, kısa bir başlangıç konuşmasının ardından onlara şu soruları sormuşlardır: “Bu gece benimle dışarı çıkar mısın?”, “Bu gece benim apartman daireme gelir misin?”, “Bu gece benimle yatar mısın?”. Verilen yanıtlar içerisinde kadın ve erkekler arasındaki farklılığın en göze çarpıcı olduğu soru üçüncü sorudur. Kadınların hiçbiri bu soruya evet demezken, erkeklerin %75’i evet cevabını vermiştir (Clark ve Hatfield, 1989; Akt. Gaulin ve McBurney, 2001). Peki böylesine büyük bir farkın sebebi nedir? Sorunun karşılığı insan fizyolojisinin şaşırtıcı yapısında gizlidir.

Bir kadın –çoklu doğumlar sayılmazsa– senede en fazla bir çocuk dünyaya getirebilir. Gebelik dönemini kapsayan bu bir yıla, yeni doğan çocuğun bakım ve emzirme süresi de eklendiğinde, bir kadının doğum yaptıktan sonra hamileliğe tekrar hazır olması yaklaşık dört veya beş yılı gerektirir. Buna karşılık bir erkeğin fizyolojik yapısı, yeterince eş bulduğunda bir kadından çok daha fazla sayıda çocuk sahibi olmaya imkân vermektedir. Öyle ki, sağlıklı bir erkeğin vücudu bir saatte milyonlarca sperm üretebilir. Yukarıda bahsedilen araştırmada kadınların ve erkeklerin tanımadıkları biriyle yatmayı onaylama oranları arasındaki fark ne derece çarpıcıysa, üreme oranları arasındaki fark da o derece çarpıcıdır aslında. Kadın için ayda yalnız bir tane üretebildiği yumurta çok kıymetliyken, erkek için sahip olduğu milyonlarca spermin kıymeti pek fazla değildir. Bu yüzden erkekler için yabancı bir kadınla tek seferlik cinsel ilişkinin bedeli o kadar yüksek değilken, kadınlar için aynı durumun bedeli oldukça yüksektir.

Bu noktada insan eşleşmesiyle ilgili ilk kıymetli bilgiye ulaşmış bulunuyoruz: Bir kadının üreme hızı fizyolojik kapasitesiyle sınırlıyken, bir erkeğin üreme hızı doğurgan kadınlarla eşleşebilme başarısıyla sınırlıdır (Gaulin ve McBurney, 2001). Kadınlarla erkeklerin eşleşme stratejilerinin birbirinden farklı olmasının altında temelde işte bu ilke yatmaktadır.

Yukarıdaki bilgiler ışığında şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki, kadınlar cinsel ilişki için eş seçiminde erkeklerden çok daha titiz ve seçicidirler. Bunun sebebi, daha önce de belirtildiği gibi, kadınlar için gebelik ve bebek büyütme süreçlerinin hayli zahmetli olması, erkeklerinse bu süreçlerde fizyolojik bakımdan herhangi bir yükümlülüğünün bulunmamasıdır. Seçicilik konusundaki cinsiyet farklılıklarıyla ilgili yapılan çalışmalar bu olgunun doğruluğunu kanıtlamıştır. Örneğin Buss ve Schmitt’in (1993) bir araştırmasında katılımcılara cazip gördükleri bir kişiyle, bir saatten beş yıla kadar uzanan bir periyotta belirtilen tanışma sürelerine göre cinsel birliktelik yaşamaya ne ölçüde razı olacakları sorulmuştur. Bulgular, erkeklerin istikrarlı biçimde kadınlardan daha büyük bir isteklilik belirttiğini göstermiştir. Söz gelimi 1 aylık tanışma süresinde kadınların çoğunluğu cinsel ilişkiye rıza göstermezken, erkeklerin çoğunluğu bunu arzulamaktadır.
Kadınların eşleşme konusunda neden daha seçici davrandıklarının sebepleri elbette birçok ayrıntıya sahiptir. Bu sebepleri izah eden görüşler arasında en önemlilerinden biri olan ebeveyn yatırımı teorisi detaylı olarak incelenmeyi hak etmektedir.

Ebeveyn Yatırımı Teorisi

Trivers’ın (1972) ortaya attığı ebeveyn yatırımı teorisi (parental investment theory) cinsel yolla üreyen türler olarak erkeklerin ve kadınların, seks ve eşleşmeye ilişkin bir takım farklı psikolojik adaptasyonlara sahip olduğunu iddia etmektedir. Ebeveyn yatırımı, bebeği yetiştirme ve koruma süreçlerindeki yatırımı ifade etmektedir (Akt. Pillsworth ve Haselton, 2007).
Diğer birçok memeli türünün aksine insan yavrusu doğduğu andan itibaren yoğun bir ilgi ve itinaya ihtiyaç duymaktadır. Yaşamının ilk yıllarında fiziksel gelişimi büyük oranda anne sütüne dayanmaktadır. Tüm bu bakım işlemlerinin hemen hemen tamamı kadının sorumluluğu altındadır ve yaklaşık dört beş yıl boyunca bu sorumluluk devam eder. Öte yandan babanın sorumluluğu anne gibi fizyolojik değil ekonomik bir sorumluluktur. Çocuğun doğal tehditlerden korunmasını, anne ve çocuk için hayati gerekliliği olan besinlerin sağlanmasını ve rakip pozisyonunda bulunan diğer erkeklerden gelebilecek tehlikeleri engellemeyi kapsar. İnsan yavrusunun ilk yıllarında hayatını sürdürebilmesi için annenin varlığı olmazsa olmazken, babanın varlığı aynı ölçüde gerekli değildir.

Trivers’a göre cinsel seçilimin arkasında bulunan itici güçlerden biri, cinsiyetlerin ebeveyn yatırımları arasındaki bu farklılıktır. Tipik olarak kadınlardan daha az yatırım yapan erkekler cinsel birliktelik fırsatlarını azamiye çıkaran bir üreme stratejisi benimserken, bunun aksine kadınlar daha çok yatırım yapan cinsiyet olarak, seçim hakkını en iyi erkekle karşılaşıncaya kadar elde tutan bir üreme stratejisi benimsemiştir. Çünkü kötü bir eş tercihi üreme başarısı açısından, kadınlara erkeklerden daha pahalıya mal olacaktır (Buss, 1988).

Kadın atalarımız eşleşmelerde fark gözetmeyen bir tutum sergilediklerinde, bunun doğurduğu bazı sonuçlar yüzünden zarar görmüşlerdir. Üreme konusunda daha düşük başarı sağlamışlar ve daha az sayıdaki çocukları üreme çağına kadar hayatta kalabilmiştir; zira bu çocuklar baba yatırımından yoksun halde çevresel tehlikelere mani olamamışlardır. İnsanın evrimsel tarihindeki bir erkekse sadece birkaç saatini, hatta dakikasını feda ederek gerçekleştirebileceği gündelik çiftleşmeler peşinde daha hızlı koşabilmiştir. Evrimsel geçmişteki bir kadın hamile kalma konusunda riskli davranışlar benimsediğinde, bu kararının bedellerine yıllarca katlanmak zorunda kalmıştır (Buss, 1999).

Tüm bu sebeplerden dolayı, eş tercihleri kadın ve erkek için farklı ölçütlere göre şekillenmiştir.



bu bilgi http://www.evrimagaci.org/ dan alıntı yapımıştır

21 Ağustos 2015 Cuma

Anlamıyoruz!...


KADINLIĞI KADINLAR MI ZORLAŞTIRIYOR?

Kadınların hayatını zorlaştıranların daha çok kadınlar olduğunu gözlemliyorum. Öyle ki çocukluktan itibaren



babadan önce kız çocuğunu kısıtlayan, onu erkek çocuğundan daha baskılı yetiştirenler genellikle anneler oluyor. "Sen kızsın gidemezsin, kızlar bunu yapmaz, sen abine bakma, yabancılarla konuşma, başına bir şey gelir" bu ve daha fazlası, her ne kadar kız çocuklarını korumak adına bile olsa hayatın ilk yıllarında onların yaşam alanlarını erkek çocuklarından daha fazla zorlaştıran yaklaşımlar.


Genç kızlık çağında baskı biraz daha artıyor ve annelerden genellikle şu cümleler çıkıyor: "Kız çocuğu hava kararmadan evde olmalı, öyle erkek arkadaş filan olmaz sonra adın çıkar; biraz da annene yardım etsen (erkek çocuğuna çoğunlukla söylenmeyen); dikkat et sonradan pişman olacağın şeyler yapma."

Genç kızlıkta sadece anneler değil, kız arkadaşlar da kızların yaşamını zorlaştırmakta. Erkeklerin hayatında olmadığı kadar kız arkadaş grubuna sahip olma, dışlanıp dışlanmama, grubun ya da arkadaşları tarafından kabul görmek, gruptan dışlanmamak için istemediği şeyleri
yapma gibi.

Yetişkinlik, hatta evlilik döneminde "Yuvayı dişi kuş yapar" diyerek annenin kızından daha fazla fedakarlık istemesi, evliliği sürdürebildiği kadar sürdürmesini öğütlemesi, boşanmak istediğinde karşısına çıkıp engel olmaya çalışması (genellikle babalar bu durumda karşı çıkmayıp yanında olmaktalar) ki evlilikte kadınların hayatını zorlaştıran asıl insan kayınvalide olmakta ve gelinin yaşam alanını kısıtlamaktadır.


Sonuç olarak da yaşlılık dönemi hariç kadınların yaşamlarını erkeklerden daha çok hemcinsleri kısıtlamakta; onların hayatlarını kısıtlayan erkekleri desteklemekte. Kimi zaman kadınlar farkında olmadan hemcinslerinin yaşam alanını daraltmaktadır.


Bana göre hiçbir şeyin kadını erkeği yoktur. Kadın için kötü olan erkek için iyi sayılıyorsa bunu bir kere daha düşünmek gerekir. Cinsiyet ile ilgili algılar yaşamı kısıtlayan temel algılardır. Bu yüzden çocukluktan başlayarak kız çocuklarının hayatlarını bu kadar kısıtlamaktan vazgeçelim.

Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul


Bu bilgi yazarlar/saglikli/dr den alınmıştır
Orkid #KızGibi-Durdurulamaz

Ve orkid in anlamlı reklamı..

kızları kısıtlıyor muyuz?


KADIN ERKEKTEN NE İSTER!





Ve şimdi de konumuzla yakından alakalı bir aldatılma hikayesiyle taçlandırıyoruz.. :)))


ALDATILAN KADIN KOCASININ PENİSİNE YAĞ DÖKTÜ

İzmir’in Bornova ilçesi Yunus Emre Mahallesi’nde 33 yaşındaki Ç.E., kendisini başka bir kadınla aldatan kocası 28 yaşındaki F.E.’nin penisine kızgın yağ döktü.
İzmir'in Bornova İlçesi'nde, iddiaya göre, eşi tarafından aldatıldığını ve kadının hamile olduğunu öğrenen Ç. E.( 33), eşi F.E.'yi (28) uyuduğu sırada cinsel organına ve karın bölgesine kızgın yağ dökerek yaktı. Hastaneye kaldırılan F.E.'nin hayati tehlikesinin bulundu öğrenilirken olay yerinden kaçan Ç.E. polis tarafından yakalanarak gözaltına alındı. 

HEM ALDATTI HEM HAMİLE BIRAKTI 
Olay, saat 03.30 sıralarında Yunus Emre Mahallesi 7517 Sokak numara 17'de bulunan apartmanın üçüncü katında meydana geldi. İddiaya göre, Ç.E. eşi F.E.'nin kendisini aldatığını ve kadını hamile bıraktığını öğrendi. Çift, evde bir süre tartıştı daha sonra F.E. yatak odasına giderek uyumaya başladı. Bu sırada Ç.E. mutfakta hazırladığı kızgın yağı, yatak odasında bulunan eşi F.E.'nin cinsel organına ve karın bölgesine döktü. 

KOMŞULAR AMBULANS ÇAĞIRDI 
Acı içinde bağıran F.E.'nin çığlıklarını duyan komşular, durumu sağlık ekiplerine ve polise bildirdi. İhbar üzerine gelen sağlık ekipleri, cinsel organı, karın ve kasık bölgesinde ağır yanıklar bulunan F.E.'yi Ege Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırdı. Tedavi altına alınan F.E.'nin hayati tehlikesini bulunduğu bildirildi. 

GÖZALTINA ALINDI 
Olay sonrası evden kaçan Ç.E. polis ekipleri tarafından kısa süre sonra yakalanarak gözaltına alındı. Bornova Türkan Özilhan Devlet Hastanesi'ne sağlık kontrolüne götürülen Ç.E. hastane çıkışı gazetecilere "Ben evde çocuklarımla birlikte aç yaşarken kocam başka kadına bakıyor ve hamile bırakıyor" dedi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
Peki Aldatılan kadınlar ne yapmalı?

Her kadının korkulu rüyasıdır aldatılmak.Eşinizin sizi aldattığını anladığınız zaman kafanız çok karışır
Her kadının korkulu rüyasıdır aldatılmak.Eşinizin sizi aldattığını anladığınız zaman kafanız çok karışır ve üzüntüden nasıl davranacağınız bilemezsiniz.Aldatılma sonrasında ki kadınların duygusal olarak daha fazla yıpranmamaları için bir kaç öneride bulunacağız.
Aldatıldığınızı öğrendiğiniz zaman sakin kafayla biraz düşünün.Çevrenizde kişilerin sizin ilişkiniz hakkında yorumlarını duymayın.Sadece neye karar vermek istiyorsanız öyle yapın.Karar verirken öfkeli olmamaya gayret gösterin.Eğer evliliğinizin sürmesini istiyorsanız üçüncü kişiyi ilişkinizden uzak tutmayı deneye bilirsiniz.

Eşinizle iletişim kurup yapmanız gerekenleri onunla konuşun.Kalbinizin sesini dinlemeyi unutmayın!

ve şu linkten de kadınların bu konuyla ilgili yorumlarını okuyabilirsiniz → http://www.kadinlarkulubu.com/forum/index.php?threads/aldatlan-kadnlar-hayata-nasl-geri-dndnz.231567/

Uzmanlar, aldatmaya karşı kadınlara altın öğütlerde bulunarak, "Anne ve eş rolleri arasındaki dengeyi sağlayın" uyarısını yaptı.


bu dipnotuda sabah.com.tr den aldım efendim

Bu bilgi http://www.haberci.org/ den alınmıştır.
ALDATILDIĞINI ÖĞRENEN KADIN

Sevdiğiniz adamı, değil başka bir kadınla, işiyle bile zor paylaşırken, bazı kadınların nasıl olup da bu duruma kayıtsız kaldığını düşünmemek elde değil. Aldatılma anına tanık olunduğunda veya bu durum sonradan öğrenildiğinde hissedilen ilk duyguyu, başından böyle bir olay geçmeyenlerin tanımlaması oldukça güç. Peki ya sonrası? Bir kadın nasıl oluyor da ’diğer kadın’ olmayı kabul ediyor? Konunun uzmanları, aldatılma sonrası yaşanan sürece farklı yaklaşımlar getiriyorlar. İşte onlardan bazıları...

Aldatıldığını öğrenen bir kadının ilk olarak hangi duyguları yaşadığı konusunu Psikiyatrist ve Evlilik Psikoterapisti Doç. Dr. Armağan Samancı şu sözlerle açıklıyor;

“Önce bir şok dönemi ve inanmak istememe duygusu oluşuyor. Ancak arkasından yoğun bir acı ve sıkıntı duygusu... Üzerine güvenin yıkılmasına bağlı bir boşluk duygusu ve eşi kaybetme tehdidi ile bağlantılı panik benzeri depresif şikayetler ekleniyor.

Ağlama ve fiziksel tepkiler verme ise kadının kişilik özelliklerine bağlı olarak değişiyor. Öfke kontrolü problemi olan kadınlar, eşine karşı ya da eşyaya karşı veya diğer kadına karşı saldırgan ve zarar verici olabiliyor.

Yapısal olarak daha içe dönük olanlar ise durumu sessiz ve içinde yaşıyor, ağlayarak tepki veriyorlar.”

İLİŞKİ NEDEN DEVAM EDİYOR?

Peki kadınlar aldatıldığını bile bile neden ilişkiye devam ediyor? Aslına bakarsanız kadın bağlı ve hatta bağımlı ise duygusal ayrılık acısını yaşamamak için kör taklidi yapabiliyor. Bazı kadınlarsa bir gün eşinin bu sevdadan vazgeçeceği düşüncesi ile beklemeye geçebiliyor.  
Çocuk bir kalkan  

Genelde çocuk olduğu için kadınlar evliliğini bitirmediğini söyler. Peki acaba bu durum kadın için bir bahane olabilir mi? Doç. Dr. Armağan Samancı bu soruya şöyle cevap veriyor; “Çocuk ülkemizde önemli bir faktör. Genç yaşlarda çocukların sorumluluğu gerçek bir engelleyici ancak ileri yaşlarda, çocuk kadının ayrılık korkuları için bir kalkan olabiliyor. Sorumluluk duygusu olan anne-babalar, çocuklarını çok etkilenmeyecek döneme girinceye kadar sorunları öteleyebiliyor ya da çözebiliyorlar. Kendini seven bireyler çocukları çok düşünmeden kendi çizgilerinde ilerliyor” diyor.

ALDATILAN KADIN KENDİNE BAKIYOR

Aldatılan kadın kocasını sorgularken kendini de sorgulamaya başlıyor. Genelde 35 yaş üstü kadınlarda yeniden gençleşme ve çekici hale gelme ilk tepki olarak ortaya çıkıyor. Çünkü bu yaşlar, fiziksel yaşlanma ve çekiciliğini yitirme korkularının olduğu bir dönem. Aldatılan eşin ilk aklına gelen, eşinin daha güzel ve genç birisi ile beraber olduğu düşüncesi oluyor.

SONRA NE OLUYOR?

Aldatılmayı kimse kabullenemiyor ama alışabiliyor. Alıştıktan sonra da affetme süreci başlıyor. Bu noktada aldatılan kadın eşini affetmek için onun kendini halen sevdiğine ikna olmak istiyor. Bu süreçte aldatan eş, kadının tutacağı bir dal oluşturursa, ilişki çözüme doğru ilerliyor. Eşi çözümü reddediyor ve diğer kadını tercih ediyorsa maalesef kadında kalıcı özgüven kaybı ve erkeğe karşı olumsuz duygular ortaya çıkıyor.

Bu bilgi http://www.hurriyet.com.tr/ den alınmıştır.